O’na............ Sanma
ki; bu satırlarda sana aynaları kıskandıran güzelliğinden, gözlerinde
ki anlamın öldürücülüğünden, sana olan ölümsüz aşkımdan
bahsedeceğim... Sanma
ki; bu satırlarda sana uykusuz gecelerimi, adına yazdığım şiirleri,
içtiğim “Tahta Masa” meyhanesini, söylediğim içli şarkıları
anlatacağım... Sanma
ki; sana mesafelerin sonsuzluğunu, korkulu düşlerimi yazacağım. Bu
yalnızlık
dolu odamdan sana bilmediğin gerçekleri söyleyeceğim. Gecenin bu yarı
vaktinde. Bilir
misin; özgür dağ rüzgarlarının estiği sevda türkülerine paralel
ıstırap türkülerinin de söylendiği, insanca yaşamanın özlemini çeken
unutulmuş uzak iklimleri ? Bilir
misin; elleri kat kat nasır, yanakları pembe pembe güneş yanığı, gönülleri
sevda değil kara sevda dolu bağrı yanık insanları? Nereden
bileceksin. Belki de hiç adını duymadın. İnsanca yaşamayı, insanca
yaşatmayı, insanca sevilmeyi ve sevmeyi öğreten kurak iklimleri. Evet.
Asla unutamazsın bizim dünyamızı. Kurabilmek için verilen uğraşları
unutamazsın. Dinle. Şimdi
sıcacık bir gün, kentin ötesindeyim. Sonbahar da oluşun tadı var yüreğimde.
Pırıl pırıl bir yürek bu. Sonbahar, bana benzediği için seviyorum
bu mevsimi. Yaprakları savuran rüzgara selam olsun. Sana
bu yerlerden mutlu anılar yazmalıydım. Oysa dudaklarımdaki sözcük değişmedi.
Bekleyişlerimin sonu gelmedi hiç. Gözlerindeki
pırıltı ateş değil sanki evrenimin ışıltısıydı. Yaşantım başka
yaşantı oldu sen gideli. Beklediğim kişilerin başında hep sen vardın. Bu
kaçıncı yakarış Tanrıya akşam ezanlarında bilir misin? Ümitsiz ve
yitik. Kupkuru bir ağaç gönüllere ne verebilir ki? Yaşantılarımın
destesini seninle dizdim. Öyküler boyu yaşamak vardı seninle,
eremedim. Sevebildiğim her kişi sendin. Sen çölüme düşen yağmur
damlası, her gece düşümde, sen yıkıntılı öğle sonlarında
beklediğim...... ve sen bana ayrılıktan başka bir şey vermeyen kişi. Gözlerin
yeşil miydi? Ben öyle bilirim. Oysa eller ela der, ne çıkar. Seni özlemek
mi yüreğimi buran? Seninle bölüşmenin yazısı var mı alnım da? Yitirdiğim
tüm günler de seni çizdim belleğime ve her günün sıcağında bir
kez daha öldüm sana uzanan yollarda. Hani
hatırlar mısın? Karşılaşmıştık ilk kez. Seni tanımıştım yalnız
olduğum, sevgiye muhtaç olduğum, sevmeye ve sevilmeye susamış olduğum
bir anda. Gönül bu hükmedemedim, seviverdim. Bir başkaydın sen. Tanıdığım
insan ölçülerinden ayrı bir yönün vardı. Bilemedin, göremedin. Şu
an senden aşk dilenerek yalvardığımı sanma. Benim bildiğim sevda
kitabında sevmek vardır. Ama yalvarmak asla... Şimdi
vakit akşam. Gün ışığı eridi dağ yamaçlarında. Uzaklar da gözleri
çileli, elleri minare boyu gökyüzüne uzanmış bir kişinin selamı
var sana. Kurumuş dudaklarının çatlaklarına sinmiş bir çift sözü
var sana. Beni
Unutma...... Yalkın
Saraç 25.10.1993 |
BU MEKTUBU |
ARKADAŞLARINIZA GÖNDERİN |
İsminiz: | |
Arkadaşınızın mail adresi: |
|
Sizin mail adresiniz: |
Sizin Köşeniz | [Linkler] |
[Son Şiir] |
[Kimim] |
[Mail] |
Copyright © 1997-2000 Serdal KARAKAYA